20 Kasım 2015 Cuma

Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku - İlhami Algör



“Sanki böyle birini isteyerek seçmiştim. Elbette içimde, bilmediğim bir yerde, bana ancak bu kadın gibi bağlanabilecek zavallıları seçmeye beni iten bir küçük hesaplılık var. Bunu inkâr etmiyorum. Fakat muhterem efendim, sorarım size: ebedî aşk nedir? İkimizin de ‘yapacak hiçbir şeyi olmamak’tan başka ortak özelliklerimizin bulunması mıdır?” (Oğuz Atay, Korkuyu Beklerken’den)

Türü kısa roman olarak geçen kitabın konusundan kısaca bahsetmek gerekirse, Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku’da, mesleği film montajcısı olan anlatıcı karakter, bir gün bir roman yazmaya karar verir fakat fikirlerine yön, hikâyesine bir şekil vermekte, kafasındaki resimleri kâğıda dökmekte zorlanır. Bu arada, İstanbul sokaklarında gezintilere çıkar, şehrin sesi pası kiri ve arada memleket hâli üzerine afili yorumlar, kendince çıkarımlar yapar ya da kitapta da sıkça geçtiği gibi “belki de hep ona öyle gelir.” Bir süre sonra Müzeyyen’in varlığından haberdar oluruz. O zaman anlarız ki, aslında anlatıcı kendi kendine değil, içten içe Müzeyyen’e konuşmaktadır. Bir Müzeyyen vardır ve sanki bir tek O vardır. Bütün yollar Müzeyyen’e çıkar, Müzeyyensizlik çıkmaz sokaktır. Ya da bize öyle gelir. Belki de gerçekten bize öyle gelir, belki de anlatıcımız bize mağdur görünen bir laf cambazının tekidir. Belki de, aslında sıkıntısı Müzeyyen’den ayrı düşmek değil, kendi içine düştüğü yaratamama/üretememe sancısıdır.

İlginçtir, ikinci okumam sırasında, Oğuz Atay’ın, “ebedî aşk”ın ne olduğunu Atayca sorgulayan yukarıdaki alıntısı sıkça aklıma düştü. Algör bana Atay’ı anımsattı ve sanırım bunun temelde iki sebebi var. Birincisi, hikâyenin merkezinde bir ilişki ya da ilişememe hâli olması. İkincisi, romandaki anlatıcı sesin çevresine ve kendisine dair gözlemleri, ikilemlerini dile getirme biçimleri. Kısaca, dışarıdan belki de pek sıradan görünecek bu nevi şahsına münhasır tipte bana Atay’ın tutunamayan karakterlerini anımsatan bir şeyler vardı. Ve tam da bu sebepten, Atay’ı okurken olduğu gibi, Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku’yu da yer yer hüzünlenerek yer yer de yüzümde bir tebessümle okudum.

Altı çizilesi...


''Eksik olanın ruhum olduğunu fark ettim.''

''Yol bana uygun bir ruh önerebilirdi.''
''Mesafeli bir yerden konuşuyordu. Oraya nasıl gitmişti? Ben mi göndermiştim?Taksi mi tutmuştu?''

'‘Diğerleri’ olmuş olmaları nedense beni onlar adına üzecekti.''


“Şarkıları, acil çıkış kapılarını bulamayanların ve aramaktan vazgeçmiş olanların, koşulları yırtamadığı için kendini yırtmışların ruhlarında yeraltı nehirleri gibi akan Samsunlu Orhan abim işi biliyordu: ‘Kula kulluk edene, yazıklar olsun.’ Neticede, Orhan abimin cümlesinde de bir ‘kul’ mevzuu vardı ve bu laf ortada olduğu müddetçe, tilkilerim bana rahat vermezdi.” 

" Aynadaki kadın benim zıttım." demişti, " Ben ne kadar ev haliysem o , o kadar sokak. Ben sokulgan isem, o başını alıp giden. Ben gündüzüm, o gece.. Çapkın,güçlü,özgür."


"Ayna," dedim, "seni bölük bölük bölerim."
Denememeni tavsiye ederim," dedi, "bölünerek çoğalırım ve çoğaldıkça fazla suret veririm, hoşuna gitmez."

''Ses tonlamalarına takılırdım. Sesler her şeyi söylerdi.''

''Her şey benden önce olmuşsa, bana olacak bir yer, durum kalmıyor muydu? Bana ait tek kişilik bir iskemle, oda yok muydu bu dünyada?''

''Ben sözlerden değil, bakışlardan tırsardım. Bakışların arkalarını sezer, sezgilerim doğrulanana kadar mecburen bekler, beklerken kafayı yerdim.''


7 Kasım 2015 Cumartesi

Ait Olmadan Sahip Olunamayacağını Anlatan Şehir : Giresun

Hatırlıyorum…. 4 küsür yıl önce ‘’beni burada bırakmayın’’ dercesine babamın gözlerine bakıyordum. Her haftasonu Trabzon’a dönüp ‘’Anne beni geri gönderme’’ diye mızmızlanıyordum.
 Ne büyük hata…
‘’Alt tarafı okumaya gittin, şehri üstüne tapulamadılar Merve, abartıyorsun Merve, ararsın bu günlerini Merve’’… Çok haklılarmış!!! Lütfen Şehri bana tapulayın çünkü ben gitmeyeceğim =)

Her ‘’ilk gelen’’ gibi gitmek istediğim bu şehirden şimdi ‘’dönmemek’’ için türlü yollar deniyorum. Ve artık kesinlikle eminim; ‘’ait olmadığın hiçbir yere, sahip olamazsın’’.

Fındık ve kirazın ana vatanı, gönüllü alayları, muhteşem kıyı şeridi ile nam-ı değer Vilayet-i Çepni ‘’GİRESUN’’….


1-) Teyyaredüzü
Adının tam olarak nereden geldiğini bilmesem de sanırım kocaman bir düzlük hatta şehrin tek düzlüğü sayılabilecek mahalle olmasından geliyor olabilir adı =)


Neden Teyyaredüzünden mi başladım? Ben bu şehre buradan başladım çünkü. İlk girdiğinde labirentten farklı olmayan, sıra sıra binaların bulunduğu her yürüdüğünde ‘’ben buradan geçmemiş miydim?’’ hissi veren ama hangi sokaktan gidersen git yolun sonu altın sarısı kumlara varan mahalle. Giresun Üniversitesine yakın olması münasebeti ile öğrencilerin bolca tercih ettiği lakin ev sahiplerinin pek öğrencileri tercih etmediği mahalle =)



Şehrin otogarına ve Giresun Devlet Hastanesine yakınlığı avantajı olan bu mahalle; eczanesi, marketi, sağlık ocağı, semt pazarı, park ve bahçeleri yakın olması ile neden tercih edildiğini gayet açıklıyor.
NOT: günün birinde buralara yolunuz düşerse eğer ‘’köfteci Poki’den’’ gece ayazında köfte yemeden dönmeyiniz =)
2-) Giresun Şehir Merkezi
Atatürk Meydanı

Karadeniz sahil yolundan dümdüz giderken kocaman harfler ile ‘’GİRESUN’’ yazısını görebileceğiniz, şehirde ki çoğu aktivitenin gerçekleştiği, insan akımının hiç durmadığı, her daim canlı olabilen, Giresun Belediyesi binasını içinde bulunduran, şehrin ilçelerinden oluşan bankları ile çokça sevdiğim yerler arasında.


Burayı sevmemin yegane sebeplerinden biride hayatımın en önemli olgusu hatta tümünü kaplayan okuma aşkımın temel noktası olan kitapları, büyük bir nezaket ile meydanın göbeğinde barındıran ‘’sokak kütüphanesini’’ ….



3-) Gazi Caddesi
Şehrin ‘’mecburiyet caddesi’’. Hafifçe dik bir yokuştan oluşan, sağlı sollu mağazaları içinde barındıran, birkaç sene evvele kadar trafiğe açık haliyle adım atacak yer bulamadığımız Giresun’un alışveriş caddesi. 


Üç kez yan yana geçtiğin insanla dördüncü karşılaşmanda mutlak surat ile tanış olabileceğin ebatlardaki caddenin en sevdiğim yanı hafif akşam karanlığı çökünce yanan ışıkları. Gazi Caddesinin son zamanlarda gelişim göstermesi ile çeşitli aktivitelere ev sahipliği yapması şehri renklendirmek adına pek bi katkılı. Mensubu bulunduğum Giresun Üniversitesi’nin her yıl yapılan ‘’mezuniyet yürüyüşüne’’ ev sahipliği yapan Gazi Caddesi Giresun’un kalbi.


3-) Zeytinlik Mahallesi

Yaklaşık iki asır önce Avrupa'dan ithal edilen malzemelerle inşa edilen, Rumlar ile Türklerin yıllarca yaşadığı, türkülere konu olan Zeytinlik Mahallesi evleri, ziyaretçilerine tarihin içerisinde yolculuk yaptırıyor.

Mahallenin birbirine dik ve paralel uzanan sokaklardan meydana gelmesinin sebebi ise; 1840'lı yıllarda inşa edilmiş olan evler, hiçbiri diğerinin ışığına, manzarasına, hava sirkülasyonuna etki etmeyecek şekilde konuşlandırılmış olmasıymış.
Kentsel sit alanı ilan edilen Zeytinlik Mahallesi, Bazı evlerin restorasyonu yapılmış bazıları kamulaştırılma aşamasında olup, iyileştirme çalışmaları devam etmektedir.


Bu zamanların insanı olmadığımı her defasında söylerim bu yüzden Zeytinlik Mahallesinin her bir köşesi beni istediğim dönemlerin yaşantısına rahatlıkla götürebiliyor. Burcu burcu tarih kokan mahallenin taşına dokunsan başka tat, yoluna bassan başka anı hissediyorsun.

4-) Giresun Kalesi


Helenistik ve Roma dönemine ait bir çok ibareyi içinde barındıran, şehrin yarım ada bölümünün en tepesi ve Giresun’u ayaklarının ucunda hissetmene neden olan Pontusluların ‘’Bronz Duvarlı Kalesi’’.
Yeterli değerin verildiğini düşünmesem de, içinde piknik alanları, eski zamanlara ait toplar, şehri izlemek için çift görüş dürbünleri olan genel de yerli halkın hafta sonları ‘’mangal’’ anlayışı ile yaşayan tarihi dokudur.



Kalenin en yüksek mevkisin de Atatürk'ün kişisel muhafızı Topal Osman Ağa'nın mezarı, Denize bakan kuzey yamacında ise Şehitlik ve Hacı Bektaşi Veli hazretlerinin müridi Kurbande'nin türbesi bulunmaktadır.


5-) Giresun Adası

Giresun Adası ile ilgili olarak birtakım efsaneler anlatılmaktadır. Tarihi kaynaklar Amazon kraliçelerinin savaş tanrısı Ares adına tapınak yaptırdıklarını ve Sinop Piskoposu Agias Phokas'ın manastırı olduğundan söz etmektedir. Adada Alexius II zamanında yapılan sur kalıntıları, kuleler, manastır (iç kale), tarihi pişmiş toprak fıçılar ve bazı yapı temelleri bulunuyor. Sit alanı olan ada koruma altında. Adaya yazın Giresun limanından tekne turları düzenleniyor. Cenevizliler ve Venedikliler tarafından gemi sığınağı olarak uzun süre kullanılan adanın şu anki sahipleri yabani göçmen kuşlar, karabataklar ve martılar.


Adada bulunan Hamza Taşı ana tanrıça Kybele'yi temsil eden, sac ayak gibi 3 ayak üzerine oturmuş bir taş. Ocak (aile) kültürünü temsil ediyor. Kutsal taş 4 bin yıllık geçmişi ile dini inançlar gereği yaşlılar için umut veren ve mistik güç kaynağı olan dilek taşı. Her yıl 20 Mayıs'ta Uluslararası Aksu Festivali'nde düzenlenen ve soyun sürdürülmesi inancıyla yapılan sac ayaktan geçme geleneği, adanın etrafının dolaşılmasıyla tamamlanıyor. Ada turu Hamza Taşı'ndan başlayıp yine orada son buluyor.



6-) Tirebolu

Emekli olup Ege ve Akdeniz bölgesine yerleşecek olanlara duyuru, ‘’ Tirebolu’yu görmeden karar vermeyin.’’


Tirebolu adı Yunanca Üç Kent anlamına gelen Tripolis'den gelmektedir. Bunun kentte yer alan üç kale nedeniyle konulduğu düşünülebilir. Eskiçağa ait Yunanca-Latince metinlerde de yerleşimin adı Tripolis olarak yazılıdır ve merkezdeki halk arasında Tiriboli ya da Tiribolu olarak söylenir.


Bence şehrin en güzel denizi ve kumuna sahip olan Tirebolu kısa bir tatil bile olsa keyifle ve huzurlu dinlenebileceğiniz bir tercih olacaktır.


7-) Kümbet Yaylası


Giresun merkeze ortalama 60 km uzakta olan Kümbet Yaylası; yeşilin, doğanın, oksijenin ve insanı kendi ile kendi yapan yapısı ile yolu bu tarafa düşenlerin kesinlikle gitmesi gereken efsane tabiattır.



Yayla, 3 kısımdan oluşmaktadır.

 Aytaç Mevkii; yaylaya 2 km uzaklıkta bulunan, her sene Temmuz ayının üçüncü Pazar günü Kümbet şenliklerini kutlandığı, doğal güzellikler yönünden zengin, çevre manzarasına hakim bir tepedir. Yol boyunca ladin ormanları ve kır çiçekleri etrafı süslemektedir. Yayla çimlerle kaplı ve orman içine serpilmiş düzlüklerden oluşmaktadır.

Salon Çayırı; Kümbet yaylasına girişte yayla merkezine yaklaşık 1km. mesafe de Orman Bölge Müdürlüğünce tesis edilmiş bulunan Salon Çayırı piknik alanına ulaşılır. Salon Çayırında kır gazinosu ve her biri 5´er yataklı 3 adet dinlenme evi bulunmaktadır.

Koçkaya Dinlenme Tesisleri;Kümbet yerleşim merkezine 5 km. uzaklıkta olup, sakız kokulu çam ormanlarının içinde kurulan 5 yıldızlı otel statüsündeki tesis,17 bungalov ev, 100 yatak kapasitesiteli otel, 600 kişiye hizmet verebilecek restaurant, dinlenme, oyun ve televizyon salonları ile havuz, sauna ve Türk Hamamı´ndan oluşmaktadır.   Tesise ulaşım asfalt yoldan sağlanmaktadır.

8-) Bektaş Yaylası

Kendisi bizzat Giresun’da ki favori yaylam olmakla birlikte, Giresun merkezden 56 km uzaklıkta olup çevresindeki Kulakkaya yaylası, Melikli Obası, Kurttepe Mevkii ve Alçakbel Orman içi piknik alanı ile birlikte bir bütün teşkil eder.


Yaylada 80 yatak kapasiteli ve iki yıldızlı bir otel de hizmet vermektedir.Yaz başlarında bile yer yer kar görülen yaylada Kurttepe mevkii kışın kayak yapmaya uygundur. Yaz aylarında burada çim kayağı yapmak mümkündür.








30 Ekim 2015 Cuma

Karadeniz Bölgesi Blogger Buluşması =)


Merhabalar efenim,
Çokca gecikmiş bir yazı olan blogger buluşması yazıma başlamış bulunmaktayım. Şimdiden geç kaldığım için çok çok özür dilerim.
Öncelikle bu güzel insanlar ile tanışmama vesile olan, bol bol didinip arada firma sahiplerinin çileden çıkarmalarına rağmen yılmayan  sevgili arkadaşım Zeynep'in Günlüğüne kocaman kocaman teşekkür ederim.

Muhteşem bir gündü. ''Sohbetin dibine vurmak'' tabirini gayet içini doldura doldura yaşadık. İnsanların hala bir yerlerde içlerinden geldiği gibi yaşadığını bilmek inanılmaz bir mutluluk verdi bana bilesiniz :)

Gelelim sevgili sponsorlarımızın bizi şımartma silsilesine ;

Allahım! Gratisi yarattığın için sana şükürler olsun.... O ne güzel bir hediye paketidir! Bir kadını böyle şımartmayı nerden öğrendiler dersiniz? :)

Saçımın yandığını hissetmişcesine gönderilen o bakım yağı.... O yumuşaklığı hissetmek için saçım günlerdir bekliyordu.... Teşekkür ederiz Hair Care

Parlaklık,canlılık,renk dengesi.... Bir cilt serumundan çok şey bekleyen birileri varsa eğer buyrunuz balmazon ....

Bu zamana kadar makyaj temizlemek için bir çok şey kullandım.... Göz için ayrı,yüz için ayrı,temizleme sütleri,sabunlar,yıkama jelleri.... yok efendim yok siz freshnsoft tek bir mendil ile bunu çözüyor. Teşekkür ederiz.

İçimdeki renge renk katan essence ... Kocaman, renkli, hiç yanından ayırmayası hediyeler için çokca teşekkür ederiz.


Bu güzel günün devamı gelecektir. Katılımda bulunan bakimliginepig.blogspot.com.tr ,
ebrudannotlar.blogspot.com.tr , http://ozgurhanim.com , http://www.makyajjseverr.blogspot.com.tr/?m=1  mutlaka takip etmelisiniz... Hoşçakalınız

14 Ağustos 2015 Cuma

Ve Tanrı Çağan Irmak'ı Yarattı- Mustafa Hakkında Her şey-2004


O pespaye düzeyde yapmacık bulduğum Amerikan yapımı filmlerine tepki olarak ''Mustafa Hakkında Her Şey '' çekilmiş resmen. Tabi ki Çağan Irmak ve usta oyuncu kadrosunun hakkını yer miyim? Aslaaaa


Önce kısaca filmin konusundan bahsedeyim; başrollerini Nejat İşler ve Fikret Kuşkan'ın paylaştıkları duygusal- gerilim filmi. Mustafa (F.Kuşkan) her işinde mükemmeli isteyen bir reklamcı, Fikret (N.İşler) ise sıradan bir taksi şoförüdür. Mustafa'nın karısı Fikret ile beraberken geçirdiği bir kazada hayatını kaybetmiştir. Mustafa ise o güne kadar henüz görmediği Fikret'in karısıyla neden birlikte olduklarını öğrenebilmek için Fikret'i dağ evine kaçıracak ve günlerce çeşitli yollarla karısı ile Fikret'in arasındaki ilişkiyi çözmeye çalışır.


Bunca kurgu yoksunu filmlere inat; muhteşem akıcılığı,her dakikasında ayrı zevk veren,bıkmadan usanmadan ''acaba şimdi ne olacak?'' dedirten ''Mustafa Hakkında Her Şey'' en baskın duyguların ve bu duyguların sahiplerini kıyıdan köşeden de olsa yakalayabileyecek nitelikte.


Nejat İşleri bu filmle tanıdım ilk.Tabi bu film de toy daha... Ama rüştünü ispat etmek için bundan daha iyi bir senaryo bulamazdı herhalde. Fikret Kuşkan ve Şerif Sezer eşliğinde ki sağlam dram oyunculuğu ile bu film kesinlikle ama kesinle izlenmesi gerekenler arasında. 















13 Temmuz 2015 Pazartesi

Gezdim,Gördüm,Sevdim- Ankara :]

Beş günlük tatilimi çabuk çabuk değerlendirdiğim doğrudur. Ankara'nın her metre karesini ayrı ayrı sevdim. Size kendimi tanıttığım yazıda iki adet ablam olduğunu söylemiştim. İyi ki varlar sayelerinde bol bol geziyorum :]

 Ve Ankara gezimiz başlasınnnnnnn :]

Hamam Önü

Ankara ilinin Altındağ ilçesinde bulunan tarihi bir semttir. Semtte bulunan 19. yüzyıl sivil mimarlık örneği tarihi binalar restore edilerek bölge yeniden canlandırılmıştır. Hamamönü, adını bir Türk boyu olan Oğuzların Bayındır boyu beylerinden Karacabey’in yaptırdığı çifte hamamdan almıştır. Tarihi Karacabey Hamamı burada bulunmaktadır. İstiklal Marşı’nın yazıldığı Mehmet Akif Ersoy parkı ve parkın içerisinde Mehmet Akif Ersoy Müze Evi yer almaktadır.İçinde 5 camii ve 3 büyük konak barındırmaktadı.


Altındağ belediyesi tarafından restore edilen mahalledir. eski ankara evleri, konakları ile hoş vakit geçirebileceğiniz mekanları bulabilirsiniz. Yakup Kadri’nin Ankara’sını anımsar gülümsersiniz.
bence en önemli özelliği, henüz mahalle havasının yitirilmemesidir. turist çekmek için evleri restore edip mahalleyi boşaltma yersizliğine düşülmemiş. kapının önünde teyzeleri görebilir, sokakta oynayan çocukların topuna müdahale edebilirsiniz… keyifle gezeceğiniz sokaklar bile yeter size. bir süre de olsa beton yığınlarından kurtulup, Kızılay'ın sıkışıklığından kaçabileceğiniz, farklı bir havada haftasonunu geçirebileceğiniz mahalledir.

Tunalı Hilmi

Tunalı Hilmi CaddesiAnkara'nın Çankaya ilçesine bağlı Kavaklıdere semtinde bulunan bir caddedir. Caddede mağazalar, restoranlar ve gençlerin daha çok ilgi duyduğu kafe tarzı işletmeler vardır. Ankara'da sosyal yaşamın önemli merkezlerinden sayılır. Tunalı Hilmi Caddesi, ismini TBMM üyesi Tunalı Hilmi Bey'den almaktadır. Kuğulu park da bu cadde üstündedir. Ünlü markaların mağazaları bulunur. Caddede trafik tek yönlüdür ve yoğundur.

Kesinlikle bir tikky mekanı değildir Tunalı Hilmi caddesi! caddenin başında bulunan "Karum" ve yine sonu Tunalı Hilmi caddesiyle birleşen Arjantin Caddesi bahsedilen tikky mekandır. Tunalı ise Ankara'nın ne kadar serseri insanının olduğu yerdir. özellikle caddenin paraleli olan Tunus tikky düşmanıdır. 
tabi ki orası da normal bir caddedir bi espirisi yoktur fakat oraya gidip geldikçe oraya giden diğer insanlarla tanışırsınız, bir "Tunalı çevreniz" olur. yürürken adım başı bir arkadaşınıza rastlarsınız ki bu gayet zevkli bir olaydır. Ankarada yaşamadan bunu anlamanın olanağı yoktur. Orda burda oturup içki içtiğiniz bir yerdir. Çoğu insan birbirinin eski sevgilisidir. yürürken karşılaştığınız bir arkadaşınızı en son gördüğünüzde kaykayla ordan burdan atlıyor olabilir.
Kuğulu Park

Kuğulu parkın bulunduğu arazı, park olmadan önce içinden dere geçen kavaklık bir araziydi. Tunalı Hilmi Caddesi'ni de kapsayan Kavaklıdere semti, ismini bu dere ve kavak ağaçlarından alır. Arazinin güney tarafında Polonya Sefaretinin bahçeleri, kuzeyinde ise Kavaklıdere Şarapları'nın sahibi Cenap And'ın 1955'de yaptırdığı Sevda ve Cenap And Evi vardı. Kavaklıdere'den arta kalan gölet ve çevresi arazi 1958'de Ankara Belediyesi tarafından park haline getirilmiştir.



Günün her saati başka bir kesimi ağırlayabilen, Kavaklıdere'nin caanım Parkı. Buraya Sabahları yaşlılar ve çocuklarını gezdiren anneler, öğleden sonraları okul çıkışı geyiklemeye gelen liseliler, aksam gibi iş çıkışı nefes almak isteyenler, geceleyin ise içki içip, çekirdek çitleyip muhabbet edenler gelir.

isin guzel yani, benim orda olduğum süre boyunca günün değişik saatlerinde ağırlanan değişik kesimlerin hepsine dahil olmuş olmamdır. hey gidi... :]

Arjantin Caddesi

Arjantin CaddesiAnkara'nın Çankaya ilçesi, Kavaklıdere semtinde bulunan bir cadde. Ankara'da bulunan en lüks ve ünlü caddelerdendir. Caddenin adı iki ülkenin dostluk ilişkileri içinde olduğunu vurgulamak adıyla verilmiştir. Özellikle cumartesi akşamları kalabalıklaşan cadde Filistin Sokak ile Meksika Meydanı arasında bulunur. Buenos Aires Atatürk Büstü krizi'nden sonra Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Arjantin gezisini iptal etmiş ve Arjantin Caddesinin adının değiştirilmesi gündeme gelmiştir.



Her gittiğimde "ulan bi dahakine nah şu kadar topuk giyicem,bi kova makyaj yapıcam,onu yapıcam bunu yapıcam"diye diye söylendiğim,15'lik çıtırların fink attığı,bana 1000 taktığı cadde.Kim büyük belli değil,olmaz böyle şey...
Ayrıca, üzerinde harcanan paralar toplansa isminin sahibi olan ülkeyi komple doyurabilir. böyle ironik bir caddedir güzel başkentimizde :]


Filistin Caddesi 


Filistin Sokak ya da yaygın adıyla Filistin Caddesi, Ankara'nın Çankaya ilçesinde Gaziosmanpaşa semtinde bulunan bir cadde. Ankara'da bulunan en lüks ve ünlü caddelerdendir. Cadde Arjantin Caddesi ile Turgutlu Sokak arasında bulunur. Aslında bir sokak olmasına karşın Filistin Caddesi olarak anılır. Cadde, Ankara'nın diğer ünlü caddelerinden Reşit Galip Caddesi ve Nenehatun Caddesi ile kesişir.





İsmiyle müsemma olmayan, belediyelerin bir türlü fikir birliğine varamadığı için cadde mi sokak mı olduğu yıllarca muallakta kalan yerin adı.özellikle yazın bu cadde üzerinde bulunan cafelerde limonata içmek için saçına fön çektirip sağı solu kesen ablalar ve hepsi birbirine benzeyen rayban gözlüklü abiler görmeniz mümkündür.caddeye çektikleri son model ötesi arabalar bir süre sonra nasıl bir galeri haline dönüşüyorsa, sahipleri de bir o kadar aynı görüntüyü sergiliyorlar caddeye nazır mekanlarda.
Memur ve öğrenci şehri için çok çok fazla.....

Atakule


13 Ekim 1989 tarihinde Ankara'nın başkent oluşunun 66. yıldönümüne denk gelen günde 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal tarafından açılışı yapılan kulenin altında, Türkiye'nin ikinci ve Ankara'nın ilk Alışveriş Merkezi hizmet vermeye başlamıştır. Yapının adı bir yarışma sonucu belirlenmiştir. Atakule Alışveriş MerkeziAnkara'da, döner restoranlı kulesi ile meşhur alışveriş merkezi. Çankaya semtinde, Cinnah Caddesi ile Çankaya Caddesi'nin kesiştiği, Zübeyde Hanım Meydanı'na cepheli konumdadır.


Bu resim önceden Ankaraya gittiğimde çekilmiştir. Atakule şu anda tadilatta çünkü....

Kurtuluş Savaşı Müzesi
I. TBMM Binası, 1920-1924 yılları arasında TBMM faaliyetlerinin gerçekleştirildiği bina. Ankara'nın Altındağ ilçesinin Ulus Meydanı'nda bulunan I. Türkiye Büyük Millet Meclisi binasının inşaasına, 1915 yılında başlanmıştır. İlkin İttihat ve Terakki Cemiyeti kulüp binası olarak tasarlanmış binanın planı evkaf mimarı Salim Bey tarafından yapılmış, inşasına ise kolordunun askeri mimarı Hasip Bey nezaret etmiştir.
Türk mimari stilinde olan iki katlı binanın en belirgin özelliği duvarlarında Ankara taşı (Andezit) kullanılmış olmasıdır.
Meclisin, 23 Nisan 1920'de bu binada toplanması kararlaştırıldığında henüz bitirilmemiş olan bina, milli bir heyecanın eseri olarak milletin katkısıyla tamamlanmıştır.
23 Nisan 1920 ile 15 Ekim 1924 tarihleri arasında I. Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak kullanılan bina daha sonra Cumhuriyet Halk Fırkası Genel Merkezi ve Hukuk Mektebi olarak işlevini sürdürmüş, 1952 yılında Maarif Vekaletine devredilmiş, 1957 yılında ise müzeye dönüştürülmek üzere çalışmalara başlanmıştır. Bina 23 Nisan 1961'de "Türkiye Büyük Millet Meclisi Müzesi" adıyla halkın ziyaretine açılmıştır. 
Atatürk'ün doğumunun 100. yılını kutlama programı çerçevesinde, 1981 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığı Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğü tarafından restorasyon Ve teşhir-tanzim çalışmaları sonucu 1981 yılında "Kurtuluş Savaşı Müzesi" adıyla yeniden ziyarete açılmıştır.

I. Türkiye Büyük Millet Meclisi binası olarak kullanılan cumhuriyetin ilk yönetim merkezi hem hükumetin, hem de devletin yönetildiği bir yerdir. Dönemindeki meclis hükumeti anlayışının da bir sonucu olan bu biçim aynı zamanda savaş şartlarının ağır koşullarından da kaynaklanmaktadır. Kurtuluş Savaşı Müzesi içerisinde günümüzde Bakanlar Kurulu odası gibi hükumet çalışma odaları halen muhaza edilmektedir.

Anadolu Medeniyetleri Müzesi
Ankara’da ilk müze, Kültür Müdürü Mübarek Galip Bey tarafından 1921 yılında kalenin Akkale olarak isimlendirilen burcunda kurulmuştur. Bu müzenin yanısıra Augustus Mabedi ile Roma Hamamında da eser toplanmıştır.


Başlangıçta sadece Hitit dönemine ait eserlerin sergilendiği müze, daha sonra diğer uygarlıklara ait eserlerle zenginleşmiş ve Hitit Müzesi olmaktan çıkıp, Anadolu Medeniyetleri Müzesi haline gelmiş. Bugün kendine özgü koleksiyonları ile dünyanın sayılı müzeleri arasında yer alan bu müzede, Paleolitik Çağdan başlayarak günümüze kadar Anadolu arkeolojisi sergilenmekte.
Avrupa Konseyi’ne bağlı Avrupa Müze Forumu (European Museum Forum) tarafından verilmekte olan Avrupa Yılın Müzesi Ödülü’nü1997 tarihinde İsviçre’nin Lozan kentinde 68 müze arasından birinci seçilerek almıştır. Türkiye’de bu ödülü kazanan şu an için tek müze.


Anıtkabir
AnıtkabirTürk Kurtuluş Savaşı'nın, inkılapların önderi ve Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk'ün,Ankara Anıttepe'de (eski adıyla Rasattepe) bulunan anıt mezarıdır. Ayrıca dördüncü cumhurbaşkanı Cemal Gürsel de 1966 yılında devrim şehitleri bölümüne defnedilmiş.

Anıtkabir dört bölüm ile inşaa edilmiştir;

Birinci Kısım İnşaat: 1944-1945

Toprak seviyesi ve aslanlı yolun istinat duvarının yapılmasını kapsayan birinci kısım inşaata 9 Ekim 1944 tarihinde başlanmış ve inşaat 1945 yılında tamamlanmış.

İkinci Kısım İnşaat: 1945-1950

Mozole ve tören meydanını çevreleyen yardımcı binaların yapılmasını kapsayan ikinci kısım inşaat 29 Eylül 1945 tarihinde başlamış, 8 Ağustos 1950 tarihinde tamamlanmış.. Bu aşamada inşaatın kâgir ve betonarme yapı sistemine göre, temel basıncının azaltılması göz önünde tutularak, anıt kütlesinin 'temel projesinin' hazırlanması kararlaştırılmış. 1947 yılı sonuna kadar mozolenin temel kazısı ve izolasyonu tamamlanmış ve her türlü çöküntüleri engelleyecek olan 11 metre yüksekliğinde betonarme temel sisteminin demir montajı bitirilme aşamasına gelmiş.
Giriş kuleleri ile yol düzeninin önemli bir kısmı, fidanlık tesisi, ağaçlandırma çalışmaları ve arazinin sulama sisteminin büyük bir bölümü tamamlanmış.

Üçüncü Kısım İnşaat: 1950

Anıtkabir üçüncü kısım inşaatı, anıta çıkan yollar, aslanlı yol, tören meydanı ve mozole üst döşemesinin taş kaplaması, merdiven basamaklarının yapılması, lâhit taşının yerine konması ve tesisat işlerinden oluşmuş.

Dördüncü Kısım İnşaat: 1950-1953

Anıtkabir'in 4. kısım inşaatı ise şeref holü döşemesi, tonozlar alt döşemeleri ve şeref holü çevresi taş profilleri ile saçak süslemelerinin yapılmasını kapsıyordu. Dördüncü kısım inşaat 20 Kasım 1950 tarihinde başlamış ve 1 Eylül 1953 tarihinde bitirilmiş.


Kocatepe Camii

Kocatepe CamiiAnkara'nın Kocatepe semtinde 1967'de inşaatına başlanan ve Türkiye Diyanet Vakfı tarafından 1987'de inşaatı tamamlanan camiidir.



Mimar Sinan'ın geliştirdiği mimari üsluba bağlı kalınarak inşa edilen Kocatepe Camii'nin ana mekânı 4 fil ayağı üzerine oturan bir merkezi kubbe ile dört yarım kubbeden oluşur. Caminin 88 m uzunluğunda 4 minaresi var.  Minarelerin şerefelerine hem asansörle hem de merdivenle çıkılır. Camideki yazılar Hamit Aytaç ve Mahmut Öncü tarafından, konferans salonundaki yazılar ise Emin Barın tarafından yazılmış. Caminin halı desenleri Afyon Ulucamii'ndeki halı desenleri göz önüne alınarak hazırlanmış. Caminin avizeleri, mihrabı, minberi, kapıları, çinileri ve mermerleri özel olarak tasarlanmış ve ince bir işçilikle yapılmış. İç tezyinatta Klasik Osmanlı Mimarisi örnek alınmış, malzeme olarak çini, mermer, sarı maden, altın varak ve özel boyalar kullanılmış.

Ankara Zafer Anıtı
Ankara Zafer Anıtı, Ankara'nın Altındağ ilçesinin Ulus Meydanında Kurtuluş Savaşı kahramanlarının anısına Yenigün Gazetesi öncülüğünde Türk halkı tarafından cumhuriyetin ilk yıllarında yaptırılmış anıt.
Yenigün” adıyla da bilinen anıt, Anıtkabir inşa edilinceye kadar, Ankara’nın devlet merasimlerinin yapıldığı resmi olmayan simgesi olarak işlev görmüş.

Atatürk, anıtta asker kıyafetleri içinde, -adını zafer kazanılan savaşın yapıldığı meydandan alan – “Sakarya” isimli atının üzerinde gösterilmiştir. Başkumandan, at üzerinde hücuma geçmiş bir asker olarak geleneksel pozda değil; ileriyi gören bir önder olarak canlandırılır.


Kaide üzerinde yer alan ve anıtı izah eden dört kitabe, Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşuna ilişkin askeri ve siyasi koşulları hatırlatır. Kaideyi çeviren kuşak üzerinde Atatürk'ün şu vecizesi alıntılanmıştır:
"Türk Milleti, muzaffer istihlâs ve istiklâl cidalini ve muazzam asrî inkılâplarını, en mânidar bir remz ile, en iyi ifade edebilecek şekli, yukarki hakiki timsalde bulur. Başkumandan Gazi Mustafa Kemal"
Kaidenin ön tarafında Namık Kemal'in Vatan Mersiyesi’nden Atatürk'ün hafifçe değiştirerek alıntıladığı bir satır yer alır: "Elbet bulunur kurtaracak bahtı kara maderini.";
Sağ tarafında ''Düşman ordusunu vatanın harimi ismetinde boğarak, behemahal naili halâs ve istiklâl olacağız. 6 Ağustos 1919" vecizes; sol tarafında "Düşmanın anâsırı asliyesi imha edilmiştir. Ordular ilk hedefiniz Akdeniz’dir, ileri. 1 Eylül 1922." nidâsı bulunmaktadır.
Kızılay
Kızılay Meydanı'nı bünyesinde barındıran semt ismini, 1970'li yılların başında yıkılıncaya kadar mevcut bulunan, Kızılay meydanının hemen yanı başındaki, Kızılay Merkez binasından almıştır. Konumu itibariyle ulaşımı çok kolay olan Kızılay'dan Ankara'nın her tarafına toplu taşıma araçlarıyla ulaşılabilir. Metro ve Ankaray'ın merkezi olan semtte dolmuş ve otobüs olanakları da vardır. Kızılay Ankara'nın kalbi konumundadır. Kültür ve eğlence aynı zamanda alışveriş merkezidir. Ünlü Kızılay Meydanı ile ünlenmiştir.



Sakarya Caddesi
İşte Kızılay'ı Kızılay yapan iki sokaktan biri ''Sakarya Caddesi''.... Alışverişin ve insan akımının bolca cereyan ettiği Sakarya Caddesi Kızılay Meydanının bir alt sokağı. Mağazalar ve cafeleri ile gayet keyifli zaman geçirebileceğiniz caddede asıl olarak eğlenmek istiyorsanız belediyenin önünde 17.00'dan sonra gelen sokak çalıgıcılarını bekleyeceksiniz :]


Barları,çiçekileri ve balıkçıları meşhur olan Sakarya Caddesi, Ankara Gençlerinin en uğrak adreslerinden biri...

Karanfil Sokak

Kızılay Meydanından Ziya Gökalp Caddesine, Emek İşhanı (gökdelen) yanından girer ya da Metronun Karanfil çıkışından Kızılay’a çıkarsanız, Karanfil Sokak sizi kucaklar ve alır götürür apayrı bir dünyalara.Hemen solunuzda kitapçılar bulunur. Her konuda ve her fiyattaki kitapların yanısıra bütün kırtasiye malzemelerinizi de buradan temin edebilirsiniz.




Banklardan birine oturup, yarım saat süreyle etrafı dikkatlice gözetlemeniz, Karanfil Sokak’ın, neden en popüler ve bilinen sokaklardan biri olduğu konusunda fikir verecektir size. İki saat boyunca taşıdığı termosuyla yanınıza gelerek; ”abi taze çay var, ister misiniz?” diyenlerin yanı sıra çekinerek mendil satan çocuklar, karşı banklardan birinde oturan iki sevgiliden birine gül satmaya çalışanlar, sevgililerini öperek önünüzden geçenler, duymadığınız bir konu hakkında röportaj yapmak isteyen yerel televizyon muhabirleri, bilmediğiniz diller ve konularda yazıların bulunduğu gazeteleri satan gençlerin hepsi bu sokaktadır.

DİPNOT: Sakarya Caddesinin bi sokak sanatcı Karanfilin ise onlarca :]

Beş günde ancak bu kadar gezebildim. Düzeni ve sakin yaşantısı gıpta edilesi.Her bir köşeden takım elbiseli abiler ablalar çıkıyor. Bürokrasi şehri olması ise ayrıca güvenilir yapıyor Ankarayı.Görülmesi gereken bir yer Ankara...Ama biz ''denizi görmeden yaşamayanlar derneği'' olarak yaşayabilir miyiz? Bilmiyorum :]